HDP ve Kürtler için yine ve yeniden Sayın Erdoğan ve AK PARTİ ile 3’üncü bir yol ortaya çıkabilir mi?
Yeni bir ‘’ÇÖZÜM SÜRECİ’’ veya başka bir şey olabilir mi bilemiyorum?
Ama eğer “ÇÖZÜM SÜRECİ” gibi yeni bir şey olacaksa da kesinlikle önceki gibi olmamalı ve hiçbir şekilde akamete uğratılmasına müsade edilmemeli!
HDP’de sırf kuru bir Erdoğan karşıtlığı üzerinden ‘’MİLLET İTTİFAKI’’na kayıtsız ve şartsız bir şekilde destek vermemeli!
Hele hele İstanbul ve diğer seçimlerin pratiği ve sonuçları ortadayken.
HDP ve Kürtler; Eğer yeniden Sayın Erdoğan ve AK PARTİ ile bir yola çakacaklarsa,
“AKP ile herhangi bir koalisyonun içinde yer almayacağız!”
Veya “Gelir bir kaçak çayımızı içer giderler…”
Gibi, nahoş ve içi boş laflarla, Kürtlere hiçbir faydası olmayan yaklaşımlar içerisinde olmamalı!
HDP Kürtlerin daha net ve somut talepleriyle masaya oturmalı!
Örneğin; Talepler aşağıdaki gibi 7 madde halinde sıralanabilir.
1- Kürt kimliği tanınmalı ve anayasal güvence altına alınmalı!
2- Kürtçe 2. Resmî dil olmalı!
3- AVRUPA BİRLİĞİ ile müzakereler yeniden başlatılmalı!
4- Türkiye AVRUPA BİRLİĞİ MÜKTESEBATI’na kesintisiz ve harfiyen uymalı!
5- Kürt illerindeki kayyum uygulamalarına son verilmeli!
6-Yüz kızartıcı ve uyuşturucu ticareti dışında kalan tüm düşünce suçlusu, KHK’lı ve siyasetçiler için yeni bir genel af ilan edilmeli.
7- Kürt illerindeki tüm kurum ve kuruluşlarda Türkçe ve Kürtçe tabelalar birlikte kullanılmalı!
Eğer ki, HDP ‘’MİLLET İTTİFAKI’’na destek verecekse de salt Erdoğan karşıtlığı veya onun devrilmesi üzerine gizli veya açık bir anlaşmaya girmemeli.
Çünkü günün sonunda yine Kürtler için değişen hiçbir şey olmayacaktır!
Dün CHP’nin de içerisinde bulunduğu irili ufaklı 6 muhalefet partisinin liderleri bir araya gelerek ‘’GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEMİ’’nin ön anlaşmasını imzaladılar.
Bu durumda HDP hem “MİLLET İTTİFAKI” hem de “CUMHUR İTTİFAKI” tarafından oyun dışı bırakılmış oldu.
Belki de böylesi daha hayırlı oldu!
Bu durum “CUMHUR İTTİFAKI” için “Sonun bir başlangıcı” gibi görülüyor.
Öte yandan gerek bizzat Sayın Kılıçdaroğlu’ndan dinlediğim ve gerekse de diğer 5 muhalefet liderlerinden sıkça duyduğumuz ‘’KÜRT SORUNU’nu parlamentonun çatısı altında çözeriz.’’ gibi söylemleri, geçmiş pratiklerinden kaynaklı çok zor, muğlak ve çözümden bir hayli uzak yaklaşımlar gibi görülüyor.
Şöyle ki; Büyük bir çoğunluğunu CHP’nin ulusalcı ve milliyetçi kanadıyla İYİ PARTİ’nin milliyetçi kanadının teşekkül edeceği muhtemel bir parlamentodan KÜRT SORUNU’na her hangi bir çözüm ve onun adına bazı adımların atılması zihinsel kodları gereği gerçekten çok zor gibi görünüyor.
“MİLLET İTTİFAKI”nın şu anda düşündüğü ise tıpkı İBB seçimlerindeki gibi HDP'nin dışarıdan gönüllü ve karşılıksız desteğidir.
“MİLLET İTTİFAKI” Tüm toplumu ve HDP’yi de ‘’Hele şu Erdoğan’ı devirelim ondan sonra oturup konuşuruz’’a motive edip Kürtlere bir 100 yıl daha kaybettirebilir.
Böyle bir planın sonu ne yazık ki, yine ve yeniden Kürtlerin acı, keder, elem ve gözyaşlarıyla karşı karşıya kalması demektir.
Oysa şimdilik ‘’TEK ADAM”dediğimiz, Devletin ve iktidarın gücünü ‘’PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI’’ sistemiyle tek elde toplayan Sayın Erdoğan, geçmişteki cesur ve beklenmeyen pratiğinden kaynaklı HDP'ye millet ittifakından çok daha uzak değildir.
En azından tarihsel pratikte daha ciddi adımlar atmıştır.
KÜRT SORUNU’nun çözümü, AK PARTİ’nin fabrika ayarlarına geri dönmesi ve AK PARTİ’nin MHP’nin prangalarından kurtulması, “MİLLET İTTİFAKI”nın HDP'yi benimsemesi ve kabullenmesinden bana göre çok daha kolay ve akla yatkın gibi görülüyor.
En azından son 50 yılın pratiğinde hatta cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yapılanlardan bu anlaşılıyor.
Türkiye iktidarının anahtarı HDP’nin ve Kürtlerin elindedir!
“CUMHUR İTTİFAKI”nın da “MİLLET İTTİFAKI”nın da zaferi HDP'nin ellerindedir!
Bu güncel ve tarihsel fırsat çırılçıplak HDP’nin şahsında Kürtlerin, Sayın Erdoğan’ın şahsında da AK PARTİ’nin önüne çıkmıştır.
Diğer taraftanda “MİLLET İTTİFAKI”nın şahsında Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Akşener ve TÜRKİYE’nin önüne bu fırsat çıkmıştır.
“AVRUPA BİRLİĞİ MÜKTESEBATI”yla TÜRKİYE demokratikleştirilecek. Hem siyasi hem de iktisadi olarak Ülke daha derin ve rahat bir nefes alacaktır.
KÜRT SORUNU onurlu bir barışla çözüme kavuşacaktır.
Ya hep birlikte kazanacağız ya da hep birlikte kaybedeceğiz.
Karşılarında her kim olursa olsun, HDP Kürtler adına onların hak ve menfaatlerini koruyan bu içeriklerle güçlü bir anlaşma talebi ile masaya oturmalıdır.
HDP aynı güçlü önerileri ve ilkeleriyle hem Sayın Erdoğan’la hem de diğerliyle masaya oturabilmelidir!
Tarih Sayın Erdoğan’a, muhafazakar iktidara, yeniden gücünü ve iktidarını korumak adına HDP şahsında ayağına böyle tarihi bir fırsat getirmiştir.
Tarih; “MİLLET İTTİFAKI”ına da Kemalizme de çok uzun yıllar sonra kaybettikleri İktidarın kapısını yeniden HDP şahsında anahtarı yaklaştırmıştır.
AK PARTİ’nin ve Sayın Erdoğan’ın MHP ile itifakı yani ‘’CUMHUR İTTİFAKI’’ Sayın Erdoğan’a ve dolayısıyla AK PARTİ’ye kaybettirmiştir.
Son dönemlerde oyları %30’un altına kadar düşmüştür.
MHP ile ittifak, Sayın Erdoğan’ı ve AK PARTİ’yi adeta eritmiştir.
Oysa milliyetçi gömleği giymeden önce AK PARTİ ve Sayın Erdoğan TÜRKİYE halkından çok güçlü bir destek almışlardı.
AK PARTİ ve Sayın Erdoğan kendilerini ve TÜRKİYE’yi mutlaka MHP’nin prangalarından kurtarmalıdır!
CHP ve İYİ PARTİ neredeyse yolunu unuttukları İktidara bu kadar yakınken, 100 yıllık gerici kodlarla HDP ve Kürtleri kendine mecburmuş gibi düşünmeden gerçekten sorumluluk ve cesaretle somut adımlar atıp anahtarı almalıdırlar.
Büyükşehir belediyelerinin birer birer el değiştirdiği gibi iktidarda kolaylıkla değişebilir.
AK PARTİ; 2002 ile 2004 yılları arasında da ‘’AVRUPA BİRLİĞİ UYUM YASALARI’’yla ilgili çok önemli adımlar attı.
Bu anlamda ‘’AVRUPA BİRLİĞİ MÜKTESEBATI’’nın uyum yasalarıyla anayasamıza uyarlanması tüm Türkiye halkının yararına olur.
Ülkemizi bu münasebetle muasır medeniyetler seviyesine ulaştırılır.
Bu konular AK PARTİ’nin ve Sayın Erdoğan’ın özüne ve pratiğine çok uzak konular değil!
Dolayısıyla AK PARTİ ve Sayın Erdoğan; Çözüm sürecini başlatan HDP, İmralı ve Kandil ile ‘’DOLMABAHÇE MÜTABAKATI’’ denilen çözüm arayışları içine giren bir pratiğe sahiptirler.
Vakti zamanında Sayın Erdoğan Kürt Sorununun çözümüyle ilgili “Gerekirse baldıran zehrini içeriz, yine de bu sorunu çözümsüz bırakmayız.” diyerek tavrını net olarak ortaya koymuştur.
Millet ittifakı ise HDP'nin son 7 yıldır yaşadığı ötekileştirmenin parçası olmamak adına kimi adımlar attı.
Fakat daha fazlasına ihtiyaç var.
Toplam olarak “MİLLET İTTİFAKI” ile “CUMHUR İTTİFAKI”nın HDP ve Kürtlerle olan mesafesi birbirlerinden çok uzak ya da birbirden çok daha yakın değildir.
“MİLLET İTTİFAKI” Kürtleri kendilerine mecbur zannetmemeli, ki muhafazakarlar ile münasebeti Kemalizmden daha fazladır.
“CUMHUR İTTİFAKI”da Kürtlerin parti kapatmayla veya diğer bütün güç ve zor yöntemleriyle eriyeceğini düşünmemeli.
HDP’yi ve Kürtleri “TERÖRÜN UZANTISI” yaftasıyla yaftalamamalı!
Bu tür söylemlerden uzak durulmalı!
İster HDP’li ister AK PARTİ’li isteseniz CHP’li veya bir başka partili olan bir Kürt bu tür söylemlerden rahatsızlık duyuyor.
HDP ve Kürtler dövüldükçe tüm Kürtler birbirlerine kenetleniyorlar.
AK PARTİ; Kürtlerin Kemalizm ile olan geçmiş acılarının “CUMHUR İTTİFAKI”na oy olarak döneceği algısına kapılmamalı.
Kürtler, gönüllülük esaslı tavır takınmayacak siyasi kalıplara kurban olmayacaklardır.
Kapı Orada Anahtar Burada...
Kürtler belki saraya sultan olamazlar ama sarayın anahtarı onların ellerinde…
Tarihe not düşmek / Şemsettin Bozkurt